İster herhangi bir işte çalışıyor olun, ister kendi işinizi yapın çalışma yaşamınızın sosyal yaşamınız üzerinde belirli etkileri mevcut. Bu etkiler sadece sosyal yaşamımıza tesir etmekle kalmayıp döngü şeklinde iş yaşamımızı da etkisi altına alıyor. Dünyada hemen her şeyin denge felsefesi üzerine kurulu olduğunu düşünecek olursak, işimiz ve yaşamımız arasındaki dengenin önemini de daha iyi fark etmemiz gerektiğini göreceğiz. O halde bu konuyu en net biçimde özetleyen “İş – Yaşam Dengesi“ni hep beraber inceleyelim.
İş – Yaşam Dengesi Nedir?
İş-yaşam dengesi, kişinin çalıştığı iş ve özel yaşam aktivitelerinin uyum ölçüsüdür. Diğer bir deyişle iş-yaşam dengesi, çalışılan iş ve özel yaşam dengesinin kişide oluşturduğu doyum seviyesidir. Bu doyum seviyesi, yapılan iş ya da tercih edilen özel yaşam kriterlerine göre değişiklik gösterir. Örneğin, hayatının merkezine işi koymuş birinin haftanın her günü 8-9 saat çalışması kendisine göre oldukça normalken başka birinin gözünde bu durum “çılgınca” şeklinde nitelendirilebilir. Yada haftada sadece 1 gün çalışan biri, işkolik bireylerin gözünde tembel olarak değerlendirilebilir. Fakat elbette iş ve yaşam dengesinin bir ölçüsü mevcuttur.
İş – Yaşam Dengesinin Sağlanması İçin Herhangi bir Standart Mevcut mudur?
İş-yaşam dengesinin temel dayanağı, çalışılan işten duyulan mutluluk ve işin sosyal yaşama pozitif etkisidir. Aslında tamamen formüle edilmiş bir iş-yaşam dengesi mevcuttur denilemez. Dengenin sağlanabilmesi, yapılan işin ve sosyal yaşamın detaylarında mevcuttur. Standartlar ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Bilindiği üzere her ülkenin iş kanununda haftalık maksimum çalışma saatleri belirlenmiştir. Belirlenen bu saatler belirli bir standardı ifade etmektedir. Fakat buradaki asıl konu işin ve sosyal yaşamın etkilediği psiko-sosyal ve çevresel neden sonuçlardır. Bu unsurlar iş-yaşam dengesi açısından bir makalede şu şekilde ele alınmış:
İş Yaşam Dengesinin Doğası, Nedenleri ve Sonuçları |
||
Belirleyicileri |
Dengenin Doğası |
Sonuçları |
Örgütsel Faktörler |
Öznel Göstergeler |
• İş tatmini |
• İş talepleri | • Denge-iş ve iş dışı yaşama eşit derecede verilen önem | • Yaşam tatmini |
• İş kültürü | • Denge-iş merkezli | • Zihinsel sağlık/iyilik |
• İş dışı yaşamın talepleri | • Denge-iş dışı yaşam merkezli | • Stres, hastalık |
• İş dışı yaşam kültürü | • İşin, iş dışı yaşama müdahalesi veya taşması | • İş davranışı ve performansı |
Bireysel Faktörler | • İş dışı yaşamın, işe müdahalesi veya taşması | • İş dışı yaşam davranışı ve performansı |
• İşe yönelim | Nesnel göstergeler | • İşyerindeki diğer insanlara etkisi |
• Kişilik | • Çalışma saatleri | • İş dışı yaşamda diğer insanlara etkisi |
• Enerji | • Boş zaman | |
• Kişisel kontrol ve mücadele | • Aile rolleri | |
• Cinsiyet | ||
• Yaş | ||
• Yaşam ve kariyer aşamaları |
|
Kaynak: İş-Yaşam Dengesi: Türkiye’de Yapılan Çalışmalara Yönelik Teorik Bir İnceleme https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/315288
Örgütsel Faktörlerin İş-Yaşam Dengesi Üzerindeki Etkisi
Tablola da görüldüğü üzere iş-yaşam dengesini etkileyen birçok unsur mevcut. Benim üzerinde durmak istediğim boyut ise daha çok örgütsel faktörler. Ülkemizde işletmelerin genel durumları göz önünde bulundurulduğunda gelişmiş ülkelere kıyasla iş-yaşam dengesinde maalesef olmamız gereken seviyenin oldukça gerisindeyiz. Keza OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) verileri de bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ülkemiz iş-yaşam dengesi sıralamasında 41 ülke arasında 38. sırada bulunmakta. (https://www.oecdbetterlifeindex.org/topics/work-life-balance/
OECD – Türkiye İş Yaşam Dengesi Raporu
Bu istatistik ülkemiz çalışan bireylerinin iş yerinde uzun saatler çalıştığını açıkça ortaya koyuyor. Her ne kadar daha kurumsal yapıda ve vizyoner şirketler, uzaktan çalışma, esnek çalışma saatleri metotlarına geçmiş olsa da maalesef genel istatistiğimiz gözler önünde. Bu haliyle elbette iş yerinde geçirilen fazla saatler, iş ile yaşam arasındaki denge terazisinde, ağırlığın iş tarafında daha ağır basmasına neden oluyor. Bu durum ise çalışanların sosyal hayatını neredeyse sıfırlıyor. İşyerinde geçirilen fazlaca saatler, bireylerin dışarı çıkma, hobilere vakit ayırma, dinlenme ve sosyalleşme alanlarını yok ediyor. Sonuç ise, kişisel sağlığın bozulması, stres faktörünün artırması, yaşam enerjisinin tükenmesi ve mutsuz bir toplum olarak karşımıza çıkıyor.
Diğer bir taraftan, gelişmiş ülkelerde ise çalışma günlerinin 4 güne düşürüldüğü ile alakalı haberler görmekteyiz. Bu kararların alınması aşamasında, bireylerin psikolojik sağlıkları ve yukarıda belirtilen olumlu-olumsuz tüm kriterlerin göz önünde bulundurulduğunu unutmayalım. Burada ülkemiz işverenlerinin göremediği en önemli durumsa işyerinde geçirilecek vaktin fazla olmasıyla yapılacak işin kalitesinin arttığı varsayımı. Ya da ne kadar fazla çalışma o kadar fazla “kaliteli iş” mantalitesi… Fakat maalesef konu günümüzde çok çalışmanın ötesine çoktan geçmiş durumda.
Günümüzde, akıllıca, pratik, hızlı ve çevik biçimde yapılan işlerin başarı getirdiği gün kadar aşikar. Aksi takdirde “iş-yaşam çatışması” uzun süre iş yerinde vakit geçirenler için kaçınılmaz. Umarım ülkemiz işverenleri en kısa zamanda bu rüyadan uyanıp, insanlarımıza masallardaki gibi bir iş-yaşam dengesi sunulmasının önünü açarlar.
Herkese yaşam dengesini gözetecek çalışma imkanları sunulması dileklerimle…

Soru, düşünce ve talepleriniz için:
[email protected]
İnstagram: @sadinakiboglu
Twitter: @NakibogluSadi
Linkedin: M. Sadi Nakiboğlu