FOMO Nedir?

“FOMO” (Fear of Missing Out), dilimizde “Kaçırma Korkusu” olarak da bilinen bir kavramdır.

FOMO, özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan bir duygusal tepkiyi ifade ediyor.

FOMO, insanların başkalarının deneyimlerini ve etkinliklerini kaçırma korkusu yaşamasıdır.

Sosyal medya platformlarında paylaşılan fotoğraf, video veya haberler sayesinde başkalarının eğlenceli anlarını, seyahatleri, sosyal etkinlikleri takip etmek mümkün olur.

Bu durumda, insanlar kendi yaşamlarının eksik veya yetersiz olduğunu hissedebilirler.

FOMO’nun temelinde, başkalarının keyifli anlarını kaçırmanın pişmanlığını ve sosyal bağlantılarından dışlanmış hissetme korkusunu hissetmek yatar.

Bu kavram, insanların sürekli olarak haberleri, etkinlikleri ve sosyal medyadaki içerikleri kontrol etme, katılmama veya geride kalma endişesiyle hareket etmesine neden olabilir.

FOMO’nun etkileri arasında stres, kaygı, düşük özgüven, kendini yetersiz hissetme, sürekli karşılaştırma ve hatta sosyal izolasyon olabilir.

Fakat önemli bir nokta, sosyal medya platformlarında gördüğümüz paylaşımların gerçeklikten uzak, seçici ve idealize edilmiş olabileceğidir.

Bu nedenle, FOMO’ya kapıldığımızda, aslında gerçekliği yansıtmayan bir algıya takılabildiğimizi unutmamız önemlidir.

Sonuç olarak, FOMO, sosyal medya çağının getirdiği bir duygusal tepki olarak tanımlanabilir.

Kendi hayatımızı değerlendirirken, başkalarının hayatlarıyla karşılaştırma yapmak yerine, kendi değerlerimize ve hedeflerimize odaklanmak önemlidir.

FOMO, hayatımızı çeşitli şekillerde olumsuz etkileyebilir. İşte bazı olumsuz etkileri:

  1. Stres ve Kaygı: Bu durumun etkisiyle sürekli olarak başkalarının deneyimlerini kaçırma korkusunu yaşamak, stres ve kaygı düzeylerini arttırabilir. Sosyal medya kullanıcıları arasında “anlık güncelleme” baskısı oluşabilir ve sürekli olarak sosyal medya platformlarını kontrol etme gerekliliği hissedilebilir.
  2. Düşük Özgüven: FOMO, insanların kendilerini diğer insanlarla karşılaştırma eğilimini arttırabilir. Başkalarının sürekli olarak daha ilgi çekici veya başarılı olduğunu düşünmek, kendi değerlerimize ve başarılarımıza olan güvenimizi azaltabilir.
  3. Sürekli Karşılaştırma: Bu kavrama kapılmak, sürekli olarak başkalarının hayatlarıyla karşılaştırma yapma eğilimini tetikleyebilir. Sosyal medyada sadece en iyi ve en özel anların paylaşılması, gerçeklikten uzak bir algı yaratabilir ve kişinin kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir.
  4. Zaman ve Enerji Kaybı: FOMO, sürekli olarak başkalarının etkinliklerini ve haberlerini takip etme gerekliliğiyle zaman ve enerji kaybına yol açabilir. Bu durum, kişinin kendi önceliklerine ve kişisel gelişimine ayırmak istediği zamanı etkileyebilir.
  5. Sosyal İzolasyon: “Kaçırma Korkusu” insanları sürekli olarak sosyal etkinliklere katılmama veya geride kalma korkusuyla hareket etmeye yönlendirebilir. Bu durum, insanların sosyal bağlantılarını zayıflatabilir ve sosyal izolasyona yol açabilir.

FOMO’nun etkileri, her birey için farklılık gösterebilir.

Ancak, önemli olan kendi değerlerimize, hedeflerimize ve yaşamımızın gerçek anlamına odaklanarak FOMO’ya karşı bilinçli bir tutum geliştirmektir.

İngilizce bilenleriniz için faydalı olabileceğini düşündüğüm bir video:

İngilizce bilmiyorsanız bir de Türkçe videomuz var:

FOMO açmazına düşmemek için bazı öneriler.

FOMO’nun etkilerini ve nedenlerini anlamak için farkındalık geliştirmek önemlidir. Kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi gözlemleyin ve başkalarının hayatlarıyla karşılaştırmadan önce kendi değerlerinizi hatırlayın.

Sosyal medya platformları, FOMO’nun tetikleyicileri olabilir. Kendinize belirli bir süre veya zaman dilimi belirleyerek sosyal medyayı kontrol etmek için zamanınızı sınırlayabilirsiniz. Ayrıca, sosyal medyada olumsuz hissetmenize neden olan veya kıskançlık uyandıran içerikleri takip etmekten kaçınmak da faydalı olabilir.

Sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırma yapmak, FOMO’yu besleyebilir. Unutmayın ki sosyal medyada paylaşılanlar gerçekliği yansıtmayabilir. Kendi gelişiminize ve başarılarınıza odaklanın, kendi hedeflerinizi belirleyin ve başkalarıyla kıyaslamak yerine kendinizi geliştirmeye odaklanın.

Kendi önceliklerinizi belirlemek, FOMO’ya karşı koymanıza yardımcı olabilir. Ne istediğinizi ve nelere değer verdiğinizi anlamak, başkalarının etkinliklerini kaçırma korkusunu azaltabilir. Kendi ilgi alanlarınıza, tutkularınıza ve kişisel hedeflerinize yönelik etkinliklere odaklanın.

Başkalarının sürekli olarak eğlenceli ve mükemmel anlarını görmek, gerçeklikten uzak bir algı yaratabilir. Gerçek hayatın her zaman sosyal medyada göründüğü gibi olmadığını unutmayın. Herkesin zorlukları ve sıkıntıları vardır. Kendi hayatınıza odaklanarak gerçekçi beklentiler oluşturun.

Sosyal medya dünyasından uzaklaşarak gerçek dünyadaki deneyimlere ve etkinliklere odaklanın. Canlı bir şekilde insanlarla iletişim kurun, gerçek sosyal bağlantılar oluşturun ve anı yaşamaya çalışın.

Günün sonunda şunu unutmayın: Hayata bir kez geliyoruz; bir dahası yok…

Önceki İçerikPolitik Psikoloji: Siyasi Kararlarımızın Arkasındaki Bilinçaltı İşleyişi
Sonraki İçerik15 Sağlıklı Yaşam Sırrı: Herkes İçin Mutlu ve Dengeli Bir Yaşamın Anahtarı

1 Yorum

  1. Modern Zaman Sendromları “modernizmin ruhumuzda ve bedenimizde bıraktığı izler” olarak tanımlanıyor. Meselâ, sosyal medyanın dayattığı ‘tred’leri takip etmediğimizde kendimizi toplum gündeminden geride kalmış, ötekileşmiş hissediyoruz.

    Modern hayat bize bariz şekilde “konfor” sağlarken, aslında hepimize huzursuz, mutsuzluğa meyilli, agresif ve tatmin olmayı bilmeyen bir ruh hali yaşatıyor. Biz farkında olmadan hayatımızı kuşatıyor, huzurumuzu kaçırıyor ve bizi zorluyor. Yorulmayı tercih ettiğimiz bir hayat mutlu bir hayat iken, “konfor” ruhumuzu ve irademizi çürümekten kurtarmamız gereken bir bataklık…

    Teknoloji kullanımı ile hayatımıza giren birtakım huzursuzluk kaynağı “e-hastalıklar” var, bunlardan biri de “Gündemi Kaçırma Korkusu – Fear of Missing Out – FOMO.”

    Uzmanlar FOMO’yu “sanal bir uyuşturucu” olarak nitelendiriyor ve insanın muhakeme yeteneğini kaybetmesine sebep olduğunu belirtiyorlar. Çare yok saymak değil, yönetmek. En makul ve mantıklı strateji bu… Böylece maruz kaldıklarımıza mahkûm olmayız.

    Teknoloji hep dikkatimize talip… Bu konuda insanın “sağır kurbağa” hikâyesini hatırda tutması gerekiyor. Çevredeki çeldirici uyaranlara karşı sağır olmak hedefe ulaşmanın en pratik anahtarı…
    İnsan iradesini kendi eline aldığında hayatını başkasının programlamasına izin vermez, kendi hayatını kendisi programlar. Bu yüzden, dikkatini yöneten hayatını yönetir.

    İnsanda sıradanlaştırma zaafiyeti vardır. İnsan hep gördüklerini ya da sahip olduklarını görmemeye başlıyor. “Hayret makâmında yaşamak” bu körlüğü giderir, berrak görmeyi sağlar. Bu anlamda hayret, en sadık netlik asistanımızdır.

    Kısacası, bu sorunlardan kurtulmanın yolu bilinçli farkındalık… Bunun için de kendimizi ve tüm kâinatı gözlemlememiz şart…

M.İrfân ÇINARGİL için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz